25 Ekim 2012 Perşembe

Didem Rahvancı: GAFLET PERDESİNİN KALKMASI İÇİN



Yerde, Gökte ve İkisinin Arasındaki Herşeyi Yaratan ve Kontrolü Altında Tutan ALLAH’tır

Didem Rahvancı
Özellikle 19. yüzyılda yaygınlaşan mateyalist, darwinist, ateist felseler gibi dinsiz akımların etkisinde kalan insanların bir kısmı dinden uzaklaşmış hatta Allah’ın varlığını inkar edecek kadar tehlikeli bir çizgiye gelmişlerdir. 

Oysa evrenin her yeri bu dinsiz felsefelerin tamamını yalanlarcasına Allah’ın yaratma sanatındaki mucizelerle çevrilidir. Canlı cansız her varlık Allah’ın büyüklüğünün kesin birer delilidir. 

Allah'ı ve Allah’ın herşeyin yaratıcısı olduğunu kabul etmeyenlerin en büyük safsataları canlı ve cansız herşeyin tesadüfen olduğu iddiasıdır. İnkarcılar kusursuz bir düzen içinde seyreden güneş sisteminden, yüksek dağlara, gezegenlerden, yağmur yüklü bulutlara, muazzam bir bilgi bankası olan DNA’dan, hücreye, enzimlere, proteinlere ve her biri mükemmel özelliklerle yaratılmış canlılara kadar her şeyin tesadüfen oluştuğunu düşünürler. 

Allah’ı inkar edenlerin yaymaya ve geliştirmeye çalıştıkları bu tesadüf safsatasını geçersiz kılmak ise Allah’ın mucizelerini anlatmakla mümkündür. Allah’ın yaratma sanatındaki her mucizevi detay, örneğin bir kuşun kanadının yapısı, bir çiçeğin yaprağındaki altın oran, bir fil sürüsünün, sürüdeki bir yavru için toplu yaptıkları fedakarlık inkarcıların tesadüf yalanını kökünden bitirecek ve insanları Allah’ı düşünmeye teşvik edecektir. Çünkü her bir yaratılış delili Allah’ın kudretini, ilmini ve sanatını gözler önüne serer. Bazı insanların gözlerinde bir gaflet perdesi vardır. Allah’ı düşünmeyen bu insanların hayatları boyunca şahit oldukları bir çok mucizeyi onlara farkettirmek, yıllardır hem kendi bedenlerinde, hem de çevrelerinde gördükleri, Allah’ın varlığını ispatlayan delilleri onlara anlatmak bu gaflet perdesinin dağılmasına yardımcı olacaktır. 

Örneğin her insanın bir çift gözü vardır ama gözün dünyadaki en gelişmiş kameradan bile daha üstün özelliklere sahip olduğunu ve gözde Allah’ın yarattığı mükemmel görüş sistemini daha hiç bir kameranın taklit edemediğini anlatmak kişiye gözü yaratanın Allah olduğunu düşündürecektir. Çünkü aklı, şuuru, eli, beyni olmayan bir çiçeğin düşmanlarından korunmak için kimya laboratuarlarında bile hala üretilememiş kimyasal koku ve kimyasal sıvılar salgıladığını ve bu salgıların eğer botanikçiler tarafından formülü bulunursa tarımda ilaçlama sisteminde çok büyük bir yol katedileciğini, bir kilo bal yapmak için 40 bin arının 6 milyon çiçeği dolaşması gerektiğini, vücudumuzda 100 trilyon hücre bulunduğunu ve her bir hücrenin çekirdeğinde bulunan DNA’daki harflerin diziliş sırasının insanın boy, göz, saç ve cilt rengi gibi özelliklerin yanı sıra, vücuttaki 206 kemiğin, 600 kasın, 10.000 işitme siniri ağının, 2 milyon optik sinir ağının, 100 milyar sinir hücresinin, 130 milyar metre uzunluğundaki damarların da bilgisini içinde bulundurduğunu, sürekli karşılaştıkları bir sivrisineğin saniyede 500 defa kanat çırptığını bilen bir insan biraz bile vicdan sahibiyse tesadüf yalanına inanmaz ve bir yaratıcının varlığını düşünmeye başlar. 

Allah Kuran’da insanları hep Kendisini ve yarattıklarını kavramaya teşvik eder. 

Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır? Ve Ay'ı bunlar içinde bir nur kılmış, Güneş'i de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır. Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi. Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır. Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı. Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız, diye. (Nuh Suresi, 15-20) 

Allah’ın yaratmasındaki mucizeler -İslam büyüklerinin "iman hakikatleri" ya da "hakaik-i imaniye" şeklinde ifade ettikleri- her konu dinsiz felsefelerin etkisinde kalan kimselerin Allah’ın dilemesiyle gözlerinin önündeki gaflet perdesinin kalkması ve iman etmeleri için çok önemli bir etken olacaktır. Ayrıca anlatılan, okunan her bir iman hakikati tesadüfleri ilahlaştıran, tüm varlıkların rastgele meydana geldiğini savunan evrim teorisine de ilimsel bir darbedir.

18 Ekim 2012 Perşembe

14 Ekim 2012 Pazar

Didem Rahvancı: Müslümanların güzel ahlak özellikleri


Didem Rahvancı: Asetilkolin esteraz enzimi


Didem Rahvancı: Örümcek ayaklarındaki yaratılış


Didem Rahvancı: Bolas örümceğinin avlanma tekniği


Didem Rahvancı: Allah'ın gaffar (mağfireti, bağışlaması çok olan) ismi


Didem Rahvancı: Van Allen kuşakları


Didem Rahvancı: Allah'ın sadık (vaadine sağdık, doğru) ismi


Didem Rahvancı: Bir gün mutlaka öleceksiniz


Didem Rahvancı: Lizozom Enzimi


10 Ekim 2012 Çarşamba

Didem Rahvancı: KAÇSANIZDA ÖLÜM SİZİ BİR GÜN MUTLAKA BULACAKTIR


Yerde, Gökte ve İkisinin Arasındaki Herşeyi Yaratan ve Kontrolü Altında Tutan ALLAH’tır
Didem Rahvancı
Siz bu cümleyi okurken Dünya’nın çeşitli yerlerinde, farklı sebeplerden dolayı yüzlerce insan öldü. Şu an yüzlerce insan daha öldü. Ve şu an yüzlerce insan daha öldü. Bu ölen insanlara bir dakika önce sorulsa muhtemelen çok büyük bir bölümü bir dakika sonra öleceğini bilmiyordur. Oysa bu yazıyı okuyan sizler de, yazan bende birkaç dakika sonra belki de hayatta olmayacak olabiliriz. Belki de şu anlar Dünya üzerindeki son dakikalarımızdır ve tevbe edip, Allah’a yakınlaşmak için Rabbimizin bize verdiği son imkandır.


Bugün olmasa bile bir gün mutlaka öleceğiz. Bizde, bildiğimiz, sevdiğimiz insanlar da ölecekler. Bundan 100 sene sonra Dünya üzerinde tanıdığımız yaşayan hiç kimse kalmayacak.

İnsanlar sabah yataklarından kalktıklarında hem o güne, hem de hayatlarının geri kalanına yönelik akıllarında çok fazla planla uyanırlar. Ama ölüm bu planların içinde değildir. Oysa bu planların bir çoğu gerçekleşmeyebilir ama ölüm kesin olarak gerçekleşecektir.

Sonunda istediği işe girmeye hak kazanmış birisi işe giderken, senelerce çalışıp nihayet istediği üniversiteyi kazanan bir öğrenci okul yolunda ya da yeni evli bir çift düğün dönüşünde beklemedikleri bir trafik kazasında aniden ölebilirler. Bir iş adamı şehir dışındaki toplantısına yetişmek için uçağı tercih eder ama uçak düşebilir, hatta daha havaalanına ulaşmadan ani bir kalp krizi geçirebilir.

Boğazınıza takılan küçük bir lokmadan, bir elektrik kaçağından, bir anda düşüp kafanızı çarpmanızdan, çeşitli hastalıklardan, damarlarınızda dolaşan küçük bir pıhtıdan dolayı aniden ve hiç beklemediğiniz bir anda planladığınız hiç bir olayı  gerçekleştiremeden ve bir daha da gerçekleştiremeyecek şeklide yarıda bırakarak yaşamınızı yitirebilirsiniz. Planlanan herşey Dünya’da kalır ama siz kendinizi bir anda ahirette bulursunuz.

Peki ahiretiniz için hiç plan yaptınız mı?

Ölümü asla düşünmek istemeyen, konusunun bile açılmasından kaçınan, sadece Dünyaya yönelik planlar ve programlar içinde olan insanlar, hiçbir zaman ölmeyecekmiş gibi bir yaşam sürdürürler. Ölümden ve ölümü hatırlamaktan sürekli kaçarlar. Oysa Allah’ın Cuma Suresi 8. ayetinde de bildirdiği gibi insan ne kadar kaçarsa kaçsın ölümle kesin buluşacaktır.

De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi, 8)

İnsanların çok büyük bir kısmının ölümü düşünmek istememelerinin nedeni sürekli daha iyi ve rahat bir yaşama sahip olmak için çabaladıkları Dünya’yı gerçek yurt zannetmeleridir. Oysa Dünya hayatı çok geçicidir. Dünyada bir insan en fazla 100 sene bile yaşasa ahirette ki sonsuz hayatla kıyaslandığında  Dünya sadece bir göz açıp kapama süresi kadardır. 

İlkokula başladığınız günü düşünün, o seneler hiç bitmeyecekmiş gibi gelirken, kendinizi birden ortaokul sıralarında bulursunuz. Sonra bir bakarsınız üniversiteden mezun olmuşsunuz. Yıllar o kadar çabuk geçer ki çok kısa bir süre içerisinde evlenip, çocuk hatta torun sahibi yaşlı bir insan olursunuz ve hayatınız boyunca geçen her dakika ölüme biraz daha yaklaşırsınız. Ancak ölüm hiçbir zaman bir son değildir. Ölüm insanın sonsuz ahiret hayatının başlangıcıdır. Sonsuz cennetinin ya da sonsuz cehenneminin.

Allah Dünyayı bir imtihan yeri olarak yaratmıştır. Kimin daha iyi işler yapacağını ve kimin kendisine daha iyi bir kul olacağını denemek için. Allah Kuran’da cenneti ve cehennemi de bütün detayları ile tarif etmiş kendisine uyan salihleri sonsuza kadar cennetle müjdelerken, kendisine başkaldıran ve emirlerini yerine getirmeyen inkarcılara da cehennemi vaad etmiştir. Dünya asla geçici bir kaç heves için cenneti bırakıp cehennemin tercih edileceği bir yer değildir. Çünkü Allah’ın ayette de bildirdiği gibi ahiret dünyadan çok daha hayırlıdır.

Hayır, siz dünya hayatını seçip üstün tutuyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir. (A'la Suresi, 16-17)

Dünya hayatı ancak bir oyundur, tutkulu bir oyalanmadır, bir aldanıştır.

Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir .vünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.  (Hadid Suresi, 20)

Gerçek olan, sonsuz olan, hiç bitmeyecek olan ahirettir, cennettir, cehennemdir.

Allah Al-i İmran Suresi 2. ayetinde “Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.” diye buyuruyor. İşte Müslümanın hedefi her zaman için Allah’ın rahmetini, rızasını ve cennetini kazanmaya çalışmaktır. O nedenle Müslüman Dünya için planlar yaparken, ahireti asla unutmaz ve Dünyadaki planlarını da ancak ahireti için hayırlı olacağını düşünüyorsa yapar. Müslüman Allah’ın varlığını, birliğini, herşeyi kontrolü altında tuttuğunu ve dilediği anda kendisinin canını alabileceğini unutmaz. Her an ölecekmiş gibi yaşar. Her an ölecekmiş gibi yaşamak cahiliye toplumlarındaki bazı kişilerin inançları gibi ‘her  an ölebiliriz, Dünyaya bir kere geliyoruz tadını çıkaralım’ demek değil, ‘her an ölebiliriz, vicdanımızı sonuna kadar kullanıp Allah rızası için yaşayalım ve Allah’ın beğeneceği bir kul olalım’ demektir. 

Ölüm gerçeği Dünya’daki herşeyden çok daha önemlidir. İnsan hayatta karşılacacağı muhtemel bütün olaylar için nasıl plan yapıyorsa, ölüm ve ahiret içinde plan yapmalıdır. Çünkü insan öldüğü anda kendisini yapayanlız olarak Rabbinin huzurunda bulacak, dünya hayatında yaptığı herşeyin hesabını verecektir. Öldükten sonra artık Dünya’ya tekrar dönüş imkanı, hatalarını telafi etme ihtimali Allah’ın izniyle yoktur. O nedenle Allah bize can ve imkan vermişken, her en ölebileceğimizi hiç unutmadan Allah’ın sevdiği, cennetine layık gördüğü kullarından olmaya gayret edelim. Belki de bu yazı Allah’ın bize son uyarısırıdır.

Adnan Oktar ile Gangnam Style...









Adnan Oktar ile sohbetler - A9 TV - Ekim 2012




5 Ekim 2012 Cuma

Didem Rahvancı: İSLAM DİNİ KOLAYLIK DİNİDİR...


Yerde, Gökte ve İkisinin Arasındaki Herşeyi Yaratan ve Kontrolü Altında Tutan ALLAH’tır

Didem Rahvancı
Allah bütün insanları sevgiden, şefkatten, merhametten, güzel ahlaktan hoşlanacak, kötülükten, ahlaksızlıktan, sevgisizlikten nefret edecek şekilde yaratmıştır.

Allah’ın Kuran’da insanlara emrettiği güzel ahlak da aslında insanın fıtratına en uyan, en huzur, mutluluk ve güven getirecek ahlaktır. Allah Rum Suresinde şöyle bildirir;

"Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (Rum Suresi, 30)

Ancak bazı insanlar Allah’ın onları yarattığı fıtrat üzerine yaşamayı reddederler. Onların hayatlarında sevginin, şevkatin, merhametin yerini, kin, öfke ve kıskançlık almıştır. Yaratılışlarına uygun hareket etmeyen bu insanlar kendi nefislerine zulmetmiş olurlar. Çünkü Kuran ahlakına uygun olarak hareket etmeyen her insan vicdan azabı içindedir.

"Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44)

Allah’ın son dini İslam, sevgi ve barış dinidir. İslam ahlakı insana huzur, güvenlik ve özgürlük getirir. Bazı cahil insanlar İslam ahlakını, Kuran hükümlerini yaşamaya başladıklarında bazı özgürlüklerinin kısıtlanacağını düşünürler. Oysa tam tersi olarak İslam’ın getirdiği ahlak modelini bilmeyenler müminlerin özgürlüğüne asla sahip olamazlar.

Çünkü, cahiliye topluma yerleşmiş çok sayıda gereksiz kural ve gelenek vardır. Her toplumun kendisine özgü değer yargıları, ölçüleri, tabuları vardır. Bu kişiler hem çevrelerindeki insanların kuralları, hem de kendi kendilerine oluşturdukları  yaptırımlar nedeniyle manevi hürriyetten her zaman yoksun kalırlar. Müminler için ise tek rehber Kuran’dır. Onlar yanlızca Allah’ın kurallarına göre hareket ederler.

İnsanı toplum baskısından daha da büyük bir baskı altına alan bir etken ise kendi nefsi ve nefsinin bencil tutkularıdır. Nefisteki bencil tutkular insanlara sürekli huzursuzluk ve tedirginlik duygusu verir. Devamlı bir güvensizlik ve gelecek korkusu hissettirir. Nefisteki bu negatif güç sebebiyle hiç bitmeyen bir tutku ve hırs içinde boğuşur. Örneğin nefis insana daha çok mala sahip olmasını, daha çok para kazanmasını, insanlara gösteriş yapmak için daha fazla çabalamasını emreder. Bunlar bitince yeni tutkular başlar ve dünyaya yönelik yaşanan hırslar hiç bitmez.

İşte insan bu cahiliye sisteminden kurtulması ancak Allah'a tam iman edip kendisini O'na teslim etmesiyle olur. Allah Haşr Suresi’nde de ancak bu kişilerin kurtuluşa ereceğini söylüyor.

"... kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah  (kurtuluş) bulanlardır". (Haşr Suresi, 9)

İşte insanlar bu tutkuların emrinde olmaktan kurtulduklarında özgürleşirler. Artık yaşamları sonu gelmeyen tutkuları tatmin etmeye çalışmaktan çıkar, amaçları yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu, rızasını ve beğenisini kazanmak olur. Zaten Allah da insanı bu sebeble yaratılmıştır.

Allah'ın, tarih boyunca gönderdiği elçiler, insanları hep nefislerine uymaktan, insanlara kul olmaktan kurtarıp, yalnızca Allah rızasını aramaya çağırmışlardır. İnsanlar, ancak yaratılış amaçlarına uyduklarında felah bulurlar.

İslam dini kolaydır. İnsanların fıtratına en uygun din olmasının bir sebebi de budur. Allah dinini insanların rahatlıkla yaşayabilmesi için kolay kılmıştır. İnsanın sadece kendisini yaratan sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Rabbine teslim olması, O’na ve yarattığı kadere boyun eğip, tevekkül etmesi ve samimi, candan bir kalple Rabbine yönelmesi yeterlidir.

Allah Bakara Suresi’nin 185. Ayetinde de bildirdiği gibi insanlar için hiç bir zaman zorluk dilemez, her zaman kolaylık diler.



DİN KOLAYLIKTIR, DİN SEVGİDİR, DİN HUZURDUR, GÜVENLİKTİR...


Peygamber Efendimiz (sav)’de "Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin." (Ramuz El-Hadis 2. Cilt, s. 510) derken dini zor göstermemenin üzerinde durmuştur.

Sonuç olarak Allah’ın din olarak seçip beğendiği İslam, insanın yaratılışına en uygun dindir. Allah yarattığı kullarına kolaylık dilemiş, onların ihtiyaç ve isteklerine en uygun ahlak ve yaşam şeklini Kuran’da bize detaylı olarak bildirmiştir.

"...Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim.." (Maide Suresi, 3)

2 Ekim 2012 Salı

Adnan Oktar ile Sohbetler - Ekim 2012






Didem Rahvancı: Yerde, Gökte ve İkisinin Arasındaki Herşeyi Yaratan ve Kontrolü Altında Tutan ALLAH’tır

01 Ekim 2012, 11:17
Yerde, Gökte ve İkisinin Arasındaki Herşeyi Yaratan ve Kontrolü Altında Tutan ALLAH’tır
Didem Rahvancı
Sadece hayatınız boyunca aldığınız nefes için bile çok sayıda unsurun bir arada olması gerektiğini biliyor musunuz?

Öncelikle atmosferde çok dengeli bir azot, oksijen ve karbondioksit oranına ihtiyacınız var. Çünkü bu orandaki ufak bir dengesizlik canlılığın sonu demektir. Ama Allah bu dengenin bozulmaması için sayısız sebep yaratmıştır. Güneş, fotosentez yapabilen bitkiler, toprak, toprakta bulunan bakteriler bu dengeyi sağlar. Yağmurlar, şimşekler, basınç, yer çekirdeği ve daha bir çok etken ise atmosferdeki gaz oranını olması gerektiği seviyede tutar.

Bu etkenlerden bir tanesinde bile bir oransızlık olsa, örneğin mikroskop olmadan asla göremeyeceğimiz bakterilerden bir tanesi işlevlerini durdursa, hayati önem taşıyan azot çevrimi ve karbondioksit çevrimi bir anda durur. Bu da yaşamın durması demektir.

İşte çevremize baktığımızda gördüğümüz herşey, kendi bedenimizde dahil böylesine hassas dengeler üzerine kurulu olarak yaratılmıştır. Göklerde ve yerde müthiş bir uyum vardır ve bu uyum hiç bozulmadan milyonlarca yıldır varlığını sürdürmektedir.

Bu uyumu, bu düzeni yaratan ve her an kontrolü altında tutan ise Yüce Allah’tır.

Biz hiç farkında değilken, Allah evrendeki bütün sistemlerin kusursuz olarak çalışmasını sağlar. Sadece bir adım atabilmemiz için bile dünyanın dönüş hızından, sinir sistemimize, kalbimizden, beynimize, yer çekiminden iskelet sistemimize kadar son derece hassas düzenlenmiş dengelere ihtiyaç vardır.

İnsanların bir kısmı sorulduğunda Allah’ın varlığına ve birliğine inandıklarını söyleseler bile, Allah’ın her şeyi yaratıp sonra yarattığı bu düzenin kendiliğinden varlığını sürdürdüğüne inanırlar. Oysa bu çok sapkın bir inançtır. Çünkü Allah gökten yere her işi evirip düzenler ve herşeyi kontrolü altında tutar. Allah En’am Suresi’nin 59. Ayetinde izni olmaksınız bir yaprağın dahi düşmeyeceğini bildiriyor.

Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.

Siz sessizce bu yazıyı okurken, hiç haberiniz olmadan evrenin dört bir yanında sürekli bir faaliyet devam eder.

Örneğin; her bir saniyede dünyaya 16 milyon ton su düşer ve eşit miktarda su yerden buharlaşarak havaya karışır. Her bir saniye dünya üzerinde yaklaşık 100 şimşek çakar. Her şimşek çakışında da trilyonlarca ton azotdioksit molekülü açığa çıkar ve böylece atmosferde var olan %78’lik azot oranını sabitlenir.

Yine saniyeler içinde Güneş 564 milyon ton hidrojeni 560 milyon ton helyuma dönüştürür, arta kalan 4 milyon ton hidrojeni de enerjiye çevirir. Bunun sonucunda korkunç bir ışık ve radyasyon yumağı oluşur. Bu milyonlarca atom bombasının patlamasıyla ortaya çıkabilecek enerjiye eştir.

Aynı şeklide yine biz hiç farkında olmadan bedenimizde de saniyeler içinde çeşitli işlemler gerçekleşir.

8 milyar insanın karaciğeri, akciğeri, kalbi, beyni, pankreası, midesi, sinir, solunum ve savunma sistemleri, hücreleri, DNA’ları Allah'ın kontrolünde hareket eder.

Örneğin vücuttaki üreme ve kan hücreleri hariç bütün hücreler, her saniye yaklaşık 2000 protein üretirler.

Vücutta her saniye ortalama 50 milyon hücre oluşur ve 50 milyon hücre ölür.

Kalp 60 saniyede vücuttaki kanın tamamını devirdaim eder.

Karaciğerin tek bir hücresinde 500 farklı kimyasal işlem gerçekleşir.

Siz bu cümleyi okuyup bitirinceye kadar gözünüzde yaklaşık yüz milyar (100.000.000.000) işlem yapılır.

Bu çok azını saydığım işlemler 8 milyar insanın tümünde her saniye kusursuz ve eksiksiz olarak gerçekleşir.

Dünyada üzerinde yaşayan milyonlarca hayvan ve bu hayvanların hepsinin bütün vücut fonksiyonları da Allah'ın dilemesi ile çalışır. Hepsinin rızkı, barınacak yerleri, avlanmaları, tehlikelere karşı strateji geliştirmeleri Allah’ın kontrolündedir. Halınızın üzerinde dolaşan ama sizin haberiniz bile olmayan akarlardan, elinize konan bir sineğe, mutfağınızdaki ekmek kırıntılarını yuvasına taşımaya çalışan bir karıncadan, gökyüzünde uçan kuşlara, sokakta gördüğünüz bir kediye kadar bu hayvanların hepsi Allah’ın dilemesi ve vayhi ile yaşarlar.

Şu an Dünyamızın çeşitli bölgelerinde rüzgarlar esiyor ve bu rüzgarlar tonlarca ağırlıktaki bulutları yerinden oynatıyor. Bugün belki evinizin pencelerinden içeri Güneş ışığı sızıyor ama dünyanın bir ucunda her yeri buzlar kaplamış, başka bir ucunda ise şiddetli yağmurlar yağıyor. Yağan bu yağmurun her damlası, her bir kar tanesi, esen rüzgarın hızı, sürüklenen bulutun ağırlığı... İşte bunların da tamamı Allah’ın kontrolündedir. Aynı şekilde dünyanın dört bir yanında yeşeren her tohum, açan her çiçek, büyüyen her ağaç da Allah’ın izniye yaşar.

... O'nun ilmi olmaksızın, hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da... (Fussilet Suresi, 47)

Allah’ın Fussilet Suresi’nde de bildirdiği gibi Dünyanın her yerinde doğan her insan Allah’ın bilgisi dahilinde olduğu gibi insanların kaderlerinde ölecekleri anı da yalnızca Allah bilir. Allah Kuran’da bu duruma da dikkat çeker;

... Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdardır. (Lokman Suresi, 34)

Allah büyüktür, Allah yücedir. Allah sonsuz akıl ve güç sahibidir. Bizim gördüğümüz, görmediğimiz, bildiğimiz, bilmediğimiz canlı, cansız herşey, her olay, bütün sistemler sonsuz ilim sahibi olan Allah tarafından yaratılır, kontrol edilir ve düzenlenir. Allah yarattığı hiçbir şeyi kendi haline bırakmaz, mutlaka kontrolü altında tutar.

İnsanın Allah’ın gücünü kavrayabilmesi için Allah’ın yarattıklarını ve düzene koyduğu sistemleri de çok iyi bilmesi gerekir. Çünkü Allah’ın Fatır Suresi’nde de bildirdiği gibi Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'.

Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık).

İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise ALLAH'TAN ANCAK ALİM OLANLAR 'İÇLERİ TİTREYEREK-KORKAR'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 27-28)